/ 2024-07-14

Çocuklar, anne ve babalarının büyümediği bir zaman dilimine doğar. Onların koştuğu sokaklar, onların yediği yemekler ve onların gördüğü yerlerle çocuklarınınki aynı değildir. Bu ayrımı beş duyu organımız üzerinden açıklamak kafamızı karıştırabilir. Annesinin gördüğü binanın aynısını çocuk da yıllar sonra görebilir ya da babasının koştuğu mahalledeki bakkalın önünden koşabilir. Mesele somut olan şeyler değil, deneyimlerimizdir. 

Çocuğumuzun hikayesi bizimkinden başka olabilir.

Aynı yere bakıp farklı şeyler hissedebiliriz. Aynı şeylerden farklı sonuçlar çıkarabiliriz. Benim heyecanlandığım müzik çocuğumu heyecanlandırmayabilir. Bu, birbirimizi anlamadığımız anlamına gelmez. Bu farklılıklar sayesinde zenginleşebiliriz. Birbirimizin yorumlarından daha çok sonuç çıkarabiliriz. 

Hikayeler üzerine konuşabilirsiniz.

Çocuğunuzla benzer yaşlardayken yaşadığınız ortak deneyimler hakkında konuşmak çocukların çok hoşuna gider. Ne yaptığını, neden yaptığını, neyi sevdiğini ya da neyi sevmediğini sormak onlara verdiğimiz değeri gösterir. Sizin bir ebeveynken çok sevdiğiniz “sek sek” oyunu ona keyif vermediğinde bunun sebebini gerçekten merak ettiğinizi görmek onları şaşırtır. Onlara saygı duyduğumuzu düşünürler ve herhangi bir şeye zorlamadığımıza ikna olurlar. 

Hevesiniz kırılabilir.

Yıllar sonra çocuğunuzla paylaşmak için biriktirdiğiniz anılarınız, çocuğunuz tarafından heyecanla karşılanmayabilir. Siz yıllarca onunla birlikte “Yüzüklerin Efendisi” izleme hayali kurarken o bu fikirden hiç hoşlanmayabilir. Beklentileriniz karşılanmadığı için hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Unutmayın, o bir başka döneme doğmuş başka bir birey. Aynı keyifle izleyeceğiniz yeni bir “Yüzüklerin Efendisi” serisi bulma yolculuğu da çok keyifli olabilir.